x
Ailede Mutluluk
Tartışmasız evlilik sağlıklı değildir. Aile içinde tartışmanın yokluğu iyi bir iletişimin varlığına değil lötü bir iletişimin varlığına delalettir. Tartışmalar düdüklü tencerenin düdüğüne benzer. Rahatsız eder ses çıkartır ama olmazsa da tencerenin patlamasına sebep olur. Her aile tek ve özeldir. Benzer gibi görünse de gerek aileyi oluşturan her ferdin farklılığından gerek onların dünyaya bakış farklılığından gerekse çevrenin özelliklerinden farklar ortaya çıkar. Aile terapilerinde bayı dinlesen o kendince haklı bayanı dinlesen o kendince haklı görünüyor. Terapistin görevi danışanlara yeni bakış açıları kazandırmaktır danışan mevcut bakış açısıyla problemi göremiyordur.Her indsanın kör noktası vardır. Bu kör nokta bizim kendimiz hakkında bilmediğimiz olumsuz kişilik özelliklerimizden oluşur. Özellikle düşmanlarımızla ytartışırken bu kör noktalarımızı gçreme fırsatımız olur. Bu nedenle tartışmalara açık olmamız llazımdır düşmanlarımızın söylediklerine kulak vermeliyiz. Evlilikte bahçivan yada heykeltıraş olmamaya dikkat etmek lazımdır eğer eşlerden biri bahçivan olursa sürekli diğerini değiştirmeye çalışır. Buda uzun vadede mutsuzluğa sebep olur.Evlilikte farklılığın olması tek başına uyumsuzluk sebebi olamaz. Her evlilikte farklılıklar bilirli bir yere kadar tölere edilir. Eğer farklılıklara tölerans sağlanmazsa evliliğin devamı tehlikeye girer. Bazı kişilik tipleri evliliğe uygun değildirler bunlarla evlenmek riske girmektir. Bu insanların problemli olmalarını sosyal çevredeki uyumlarına bakarak ta kestirebilirsiniz. Her ne kadar kadın için eşinin ekonomik güçü ve sosyal prestiji önemli olsada kadının mutluluğu ve evlilikten sağladığı doyum dahaziyade eşler arasındaki duygusal ilişkinin nitelikli olmasına bağlıdır. Kadınlar duyguya ve anlayışa değer verirler Kültür para, makam sahibi olmak, rasyonelliğe önem veriyor.Toplumsal değerler mutlu evliliği ekonomik kaygının olmadığı tek çocuğun bulunduğu evlilik olarak yorumluyor.Halbuki mutlu evlilik için değer yargılarını anlamaya çalışmak lazım çünkü: farklılıkların ve görüş farklarının kaynağı değer yargılarında yatar. Eğer ortada bir problem var ve her fert bu probleme kendi perspektifinden bekmaya inat etmişse gizliden gizliye farklı şeylere değerveriyorlardır. ALDATMA:Toplumda öyle bir yanlış inanış vardır ki “her erkek aldatır”. Bu yanlış inanış bayanlarınher an aldatılma korkusu duymalarına ve paranoitleşmelerine sebep olur. Şunu unutmamak lazım ki ladatan her erkek aynı değildir. Erkeler değişik sebeplerden dolayı aldatırlar 1. Fiziksel çekime kapıldığından aldatır. Erkek şehvani duygulara kolay kapılır ve kadınlara bakışının temel noktası cinselliktir. Bir anlık heyecan için aldatır 2. Kimileri uzun vadeli bir ilişki yaşamakta sıkıntı çektiklerinden aldatırlar. Bu tip insanlar kurdukları ilişkilerde güven ve bağlılık sağlayamazlar. 3. Evlilik ilişkilerinde mutsuz olanlar yeterli duygusal doyum sağyamayanlar mutluluk ve duygusal tatmin için aldatırlar. 4. Kimileri de bir bayanın kışkırtma ve tahriklerine kapılarak aldatır. Unutulmamalıdır ki bir kere aldatan çoğunlukla bir daha aldatacaktır. Aldatmanın kadın üzerinde ki tesiri ilk önce red etmeyle kendini belli eder. Hiçbir kadın aldatılmayı kabul edemez. Lakin her kadın aldatıldığını sezer. Aldatmakonusunda ÇÖZÜM kadının bireyselliğine daha fazla özen göstermesindedir demişler… Türk toplumunda kadın evliliğin polisi, koruyucusu, kollayıcısı ve devamı için en çok çaba sarfeden olmuştur. Bu arada kadın kendini ihmal ettiğinden evlilikte sorunlar yaşanır erkek aldatır. Kadınlar kendi bireyselliğine daha fazla özen göstermelidirler. Evlilik tıpkı bir yemeğe benzer mazemeler iyi de olsa sürekli takip etmek gerekir. Evlilik ilişkisi sürekli yatırım ister.
Ben Sen Dili
Çocuk sahibi olmak, her anne-babanın yaşamındaki dönüm noktasıdır. Bu mutluluk kişinin yaşayacağı en mükemmel duygudur. Her anne-baba çocuğu için her şeyin en güzelini ister kuşkusuz. Çocuğun sağlıklı gelişebilmesi, anne-babanın bu role hazır olması ve çocuk eğitimini bilmesine bağlıdır. Öncelikle eşler evlilik ilişkilerini değerlendirmeli, ebeveynliğe hazır olup-olmadıklarını tartışmalı, sonra çocuk sahibi olmaya karar vermeliler. Bu tartışma kişilerin özgüveni, evliliğe yükledikleri anlam, eşlerin birbirinden beklentileri güven duygularını kapsamalıdır. Yapılan en büyük hatalardan biri, enliliği kurtarmak, eve bağlamak hedefiyle çocuk sahibi olma kararı almaktır. Çocuğun dünyaya gelmesiyle, ailenin yaşam tarzı değişecektir. Bu değişimin sağlıklı oluşması önem taşımaktadır. Günümüzde pek çok klinikte etkili anne-baba olmak, iyi anne-baba olmak gibi çalışmalar yürütülmektedir. Amaç, ebeveynlerin çocuklarını tanımaları ve onların bilişsel, sosyal, duygusal gelişimlerinin en sağlıklı biçimde oluşması için imkan sunmalarını sağlamaktadır. Ebeveynlerin çocuklarıyla konuşurken kullandıkları dil çok önemlidir. Duygularımız doğaldır, birbirlerinin duygu ve düşüncelerini sözel ifadeler ve beden diliyle algılarız. İletişim, kişilerin birbirlerine (bilinçli ya da bilinçsiz olarak) duygu ve düşünceleri aktardıkları süreçtir. Çocuğuyla güçlü iletişim kurmanın birinci basamağı, onun duygularını ve düşüncelerini olduğu gibi kabul etmek ve dinlemektir. Dinleme, etkin dinleme (katılımla dinleme), pasif dinleme (edilgin dinleme), kapı aralayıcı mesajlarla dinleme şeklinde olur. Pasif (edilgin) dinleme herhangi bir yorum katılmadan, jest ve mimiklerle çocuğunuzu dinlediğinizi hissettirmeniz şeklindedir. Etkin dinleme (katılımlı), söylediği sözleri açarak tekrar etmek ve kendi çözümlerini bulmasında yardımcı olmak şeklindedir. Kapı aralayıcı mesajlar “Ben sen dili” ne demektir? Ben dili, bireyin karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel tepkisini, kendi duygu ve düşüncelerini açıklayan ifade şeklindir. Kendimizi “ben”li cümlelerle anlattığımız zaman karşımızdakini incitmemiş, fakat kendi mesajlarımızı da vermiş oluruz. “Sen” dili suçlama içerir ve karşımızdaki kişi doğal bir savunmaya geçer. Dolayısıyla sonuç anlaşılamama, tartışma, kavgaya kadar gidebilir. Sen ve ben diline örnek vermek gerekirse; Sen dili: Ör. Sen hatalısın! Çok yanlış davranıyorsun! Ben dili: Ör. Senin bu davranışın beni incitti, üzüldüm! Şeklinde ifade edilebilir Çocuklarımızla iletişimi engelleyici etmenler nelerdir? Öğüt vermek, çözüm getirmek, kendi düşüncelerimizle yönlendirmek. Yargılamak, eleştirmek, kıyaslamak. Sürekli sorular sormak, incelemek. Teselli vermek veya çocuğunuzun anlatmaya çalıştığı konuyu değiştirmek. Etiketlemek, tahlil etmek. Çocuğunuzla başarılı iletişim kurmak için neler yapmalısın? Çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini anlayın (empati) Çocuğunuza saygı duyun. Gerçekçi ve doğal davranın. Onu dinleyin. Onunla göz teması kurun. Dokunsal teması artırın. Nerede, ne zaman, nasıl, ne söyleyeceğinizi iyi belirleyin. Akıcı, sade bir dil kullanmaya çalışın. Size güvenebileceğini hissettirin.
Evlilik Terapisi
Son yıllarda evlilik terapisine başvuran çiftlerin sayısı sürekli artmaktadır. Terapiye başvurular; ilişkinin kopma noktasına geldiği çiftler veya ilişkinin artık anlam ifade etmediği hatta zorladığı kadınlar tarafından yapılmaktadır. “Evliliğimizde sorun var`, “İlişkimizde problem var“diye başvuranların yanında, asıl sorunu örterek; depresyon, psikosomatik şikayetler, ve fobik reaksiyonlarla terapiste başvuranlara da sıklıkla rastlanmaktadır. Bazı çiftlerin terapiste başvurma amaçları; ilişkilerini, evliliklerini kurtarmaktır. Hem terapi ortamı, hem de terapist evliliğin bitmesine ya da devam etmesine karar veremez. Terapi ortamı; İletişimi açık ve net hale sokan, üçüncü bir kişinin (terapist) yardımıyla karşılıklı anlaşılabilir konuşmayı öğreten, kişinin olaylara tek yön olan bakış açısını zenginleştiren, kendinin farkındalığını sağlayan bir ortamdır. Bu ortamdan yeteri derecede faydalanabilmek yinede çiftlerin kendilerine bağlıdır. Terapinin amacı iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi, çiftlerin uzlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteğine bağlıdır. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlarda şu cümleler sıklıkla kullanılmaya başlamıştır artık. “Beni sen hiç anlamıyorsun. ” “Ben kendimi sana anlatamıyorum. ” “Sen önceden böyle değildin, çok değiştin. ” “Sen hep böylesin. ” “Hiç değişmeyeceksin” “Artık senin bu kadar duyarsız olmana dayanamıyorum” Çiftlerde ortaya çıkan sorunlar, aslında problem diye görülmeye başladığı zamandan daha önce den de vardır. Fakat yaşam döngüsünün çeşitli devrelerinde(evlilik, çocukların doğumu, çocukların okulu, eşlerin iş-meslek rolleri, geleceği yapılandırma)çiftler belirli amaçlar üzerine odaklaşırlar. Böylece ilişkinin yürümesini engelleyen “şeyleri” göremez ya da görse de farketmemeye, farketse de bir süre sonra bunun değişeceğine kendini inandurmaya çalışır. Fakat bu yaşam döngüsü içinde ani ve büyük değişimler, zorlanmalar, kayıplar ve bu döngünün oturtulmasıyla, kişiler o ana kadar belki de hiç yapmadıkları, yada bazen düşündüğü hatta bazen deneyime geçirdiği "kendinin farkındalığı" üzerine yoğunlaşmaya başlar. Ben neyim? ne oluyor? ne istiyorum gibi kendine yönelik sorular sormaya başlar. Farkına varmaktan kaçındığı "şeyler" üzerine gidip onları araştırmaya, çözümlemeye çalışır. İlişkinin bileşenleri olan üçlü; kominikasyon-güç-duygu o anda gerçek sorunlar olarak görülmeye başlanır. İlişkide o ana kadar çıkıp da başedilen sorunlar bir anda üstesinden gelinemez bir hal almaya başlar. Çatışmalar, aşağılamalar, tehditler. ve "sen" çatışması ortaya çıkar. İlişkinin tanımını yapacak olursak;özel belirli bir bağlamda kişiler arasında oluşan duygu ve düşünce, davranışlarda şekillenen bir mesaj iletimi, daha da ötesi arzu, istek ve ihtiyaçların cevap bulmasına yönelik bir alışveriştir. İlişkinin olması için iki kişinin olması ne kadar olmazsa olmaz bir kuralsa, ilişkide hangi kontekstin geçerli olduğu konusunda o kadar önemlidir. İlişkinin şekillendirilmesi; belirli bir durum, ortam dahilinde olmalıdır. Eşlerden birinin sevgisini ifade etme şekli diğerinde sevgi değil de öfke, kızgınlık şeklinde algılanabilir. İlişkide önemli olan bir noktada "burada ve şimdi" dir. Kişiler arası ilişkilerde, kişilerin çevrelerindeki üçüncü ve dördüncü kişiler (anne, kayınvalide, baba, arkadaş) tarafından ilişkiye yandan müdahale yapılacağı gibi, bir profesyonel (terapist) tarafından da terapötik müdahaleler yapılabilir. Gerçek yaşamda ilişkilerde belirlemeler, tanımlamalar ve yorumlar olduğu müddetçe, müdahaleler her zaman bir şekilde vardır. Fakat bir problem yaşandığında:kişilerin "eylem kapıları yapılanmış" olması veya "sonu gelmeyen oyunlar"söz konusu olduğunda, sistemin dışından bir kişinin müdahalesine gereksinim vardır. Çünkü sistemin devam etmesi için, sistemin kurallarının değişmesi gerekmektedir. Sistemi değiştirmek, o sistem içindeyken olası değildir. Ancak dışardan birisi(terapist)sisteme ihtiyacı olanı verebilir "Kuralların değişmesi" "Yeniden çerçeveleme" çift-aile terapisinde en temel müdahale tekniklerinden biridir. Böylece danışanın olaylara ait olan şemasını değiştirerek(farklı bakış açısı sunarak)daha fazla seçenek sahibi olmasını ve duygularının daha az ayağına dolaşmasını sağlamaktır. Örnek1: Kadın"Eşim benim bu durumuma karşı o kadar duyarsız ki" Terapist "Belkide eşiniz bu şekilde kendini acıdan koruyor olabilir. "Erkek "Aslında eşimin bu sorunu karşısında kendimi çaresiz hissediyorum, çok üzülüyorum, ne yapacağımı bilemiyorum. Örnek2: Erkek:"Eşim sürekli zırzır ağlar, onun tartışma anında ağlaması beni daha da kırıyor, bağırıp, çağırıp kapıyı vurup gidiyorum. Terapist: Eşiniz dile getiremediği duygularını, acısını ancak ağlayarak ifade etmeye çalışıyor. Çelişkinin iyisi-kötüsü yoktur, gerçeği vardır. İlişkide rahatsızlığın olması, rahatsızlık veren olgunun ortadan kalkmasıyla düzelmiyor. Çünkü asıl olan ilişkidir. Yardım isteği ile başvuran çiftlerden biri 'ben boşanmak istemiyorum veya ben boşanmak istiyorum' isteğiyle geldiğinde, ilk müdahalemiz ;boşanmak için ilişkinin düzelmesinin gerektiği çünkü burada sorunun, ilişkinin aslı olduğunu söylemektir. Sorunlu ilişkilerde boşanmak;ağızdan kolayca çıkan basit bir çözüm olarak gelsede gerçeğe yakınlaştıkça, uzaklaşılan ve alınması zor bir karar haline gelmektedir. Çiftlerde, terapide kullanılan ilk önerilerden biri;ilişkinin bir süre askıya alınmasıdır(askı modeli). 15 gün süre ile asla yüz yüze görüşme yapılmaması, telefonla konuşulmaması, ayrı yerlerde yaşama ve bu sürede varlıklarından bile haberdar olunmaması önerildiğinde, buna 'boşanmak en iyi çözüm diye' yaklaşan çiftlerde dahi ilk tepki red etme olabilmektedir. Çift terapisine başvuranların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve bir kısım eşlerin terapiye sıcak bakmadıkları göz ardı edilmeyecek bir gerçektir. Terapiye her iki tarafında katılması sonuç almayı kolaylaştırdığı gibi terapi süresinide kısaltır. Fakat çok önemli olan bir gerçekte, ilişkide magdur olan bireyin; (çoğunluğu kadın) tek başına yapacağı terapi yolculuğunda hem ilişki adına hem de kendi adına çok yol katedebileceğidir. İLİŞKİ BİR ALIŞVERİŞTİR VE BUNDA ŞİMDİ ÖNEMLİDİR.
Çocuklarda Dikkat Sorunu
Sınıfta çocukların dikkatlerini toplayamamalarının birçok nedeni olabilir. Örneğin çocuk görsel olarak aşırı duyarlı olabilir. Camdan gelen parlak güneş ışığı ya da panodaki canlı renkler bu çocuğun dikkatini dağıtabilir. Kokulara duyarlı başka bir çocuk ise öğretmenin parfümü ya da hayvanların bulunduğu bir kafes yüzünden dikkatini dağıtabilir. Sese aşırı duyarlılık da benzer sonuçlar doğurabilir. Örneğin motor sesi gibi alçak frekanstaki seslere duyarlı çocuklar ders boyu bu sesi duyarlar. Öncelikle bu çocukları daha az rahatsız olacakları bir ortama çekerek dikkatlerini toplamalarına yardımcı olabiliriz.Diğer taraftan akranlarına göre daha az reaksiyon veren ve bir ses duyduklarında odaklanamayan çocuklar olabilir. Genellikle sese ya da kendilerine dokunulduğunda cevap vermezler. Kendi dünyalarında yaşıyor gibidirler. Bireysel farklılıklar Unutulmamalıdır ki gelişimsel sorunları olan çocukların problemleri birden fazla olabilir. Örneğin duyarak algılama sorunu olan çocuk kendine verilen birden fazla yönergenin sadece bazılarını duyar ve diğerlerine cevap vermiyor ya da ona göre davranmıyor gibi gözükebilir.Görerek ve alan hissi ile kavrama ve işleme problemleri olan çocuklarda da dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşanabilir. Bu problemi olan çocuğun gözlüğe ihtiyacı yoktur. Sadece gördüklerini düzenlemede güçlük çekmektedir. Örneğin bu çocuğun odasında bir şey saklarsanız çocuk odanın her tarafına bakmaktansa sadece belli yerleri arar. Bu çocuklar bazen aşırı odaklanabilirler bazen de hiç odaklanamazlar. Duyduklarıyla gördüklerini ilişkilendirmekte güçlük çekerler, bu okumayı ve dikkati toplamayı etkiler ve bu yüzden dikkatleri kolayca başka alanlara dağılır.Motor hareketleri planlama ve sıralama güçlüğü olan çocuklarla da dikkat problemi yaşanabilir. Bu güçlük karmaşık hareketleri planlama ve sıralamada, düşünceleri sıralamada kendini gösterir. Bu probleme genellikle algı güçlüğü problemlerinden daha sık rastlanır. Örneğin giyinmeye çalışan bir çocuk düşünelim. Bu eylem için 10 basamak gerekli olabilir. Sıralama ve düzenleme güçlüğü olan bir çok bir arada 3-4 basamağı yapabilir ve arkadan başka bir şeye yönelebilir. Diğer bir deyişle başkalarının düşünmeden otomatik olarak yaptığı bir şeyi yapabilmek için bu çocuk her basamağı düşünmek zorundadır. Dikkati fark edebilmek Dikkat birçok faktörün bir arada çalışabilmesiyle ortaya çıkar. Eğer dikkati oluşturan nedenleri tek bir neden olarak görürsek ya da dikkati dağıtabilecek farklı nedenleri görmezden gelirsek farklı yöntemlerle kendi kendilerine yardımcı olmayı öğrenebilecek çocuklara önce biz yardımcı olamayız. Bu yüzden farklı farklı çocuklarda bu sorunu yaratan nedenleri anlamaya çalışmalıyız. Ve her çocuğa kendi gereksinim duyduğu alanda destek olabiliriz. Daha yakından bakarsak Dikkatini veremeyen çocukların bazıları kendi içlerine dönük ve hayal aleminde gibidir bazıları ise aşırı hareketli ve saldırgan olabilirler. İlginç olan aşırı hareketli olan çocukların temas, ses ve hatta bazen acıya karşı az hareketli olmalarıdır. Bu çocuklar duyulara gereksinim duyarlar ve bu uyarıcılar için hareket ederler. Kendi içlerindeki hareket güdüsünü doyurmak için sürekli hareket etmek isterler. Diğer taraftan kendi içsel hareket hislerine karşı gelmek isteyenler de hareket etmekten hoşlanmazlar. Bu çocuklar çok atlayan zıplayan çocuklar değildir.Ayrıca endişe ve korku da çocuklarda aşırı hareketlilik ve dikkatsizlik yaratabilir. Bazıçocuklar ise çevrelerindeki ilaçlara, yiyeceklere ve kimyasallara duyarlı olabilir. Yüksek ses, hareket ve karışıklık çocuklara aşırı bir yük bindirebilir. Her durumda bireysel olarak o çocuğun dikkat probleminin tam olarak neden kaynaklandığının bulunması gerekir. Veli ve uzmanlarla birlikte çalışma Birlikte çalışmada öğretmenler ve veliler anahtar durumdadır. Çünkü çocuğu en iyi onlar tanır. Çocuğun hangi durumlarda, sadece okulda değil evde ve arkadaşlarıyla iken ne yapıp ne yapmayacağını onlar bilir. Diğer uzmanlar da çocuğun güçlü ve zayıf yanlarının belirlenmesine ve bunların anlaşılmasına yardımcı olabilirler. Çocuk psikiyatrı ya da psikoloğu çocuğun bilgiyi algılama ve işleme güçlüklerine bakabilir, aile dinamiklerini inceler, endişenin rolünü araştırabilir ve öneriler getirir. Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu Şu ana kadar Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu olarak adlandırılan sorunun nedenini oluşturan bir genetik faktör ya da nörokimyasal faktör belirlenememiştir. Araştırmalarda da tek başına ayrıştırılabilen bir neden bulunamamıştır. Belki de sorun birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Bütün bu soruların cevapları hala bulunmamış olduğu için karşılaştığımız dikkat ve gelişim sorunları ile ilgili benimseyebileceğimiz yaklaşımda kendi kendimize şunu sormalıyız: Çocuğun hangi fonksiyonlarında güçlüğü var? Motor hareketler ve sıralama mı? Söyleneni anlaması mı? Seslere ve temasa cevap vermesinde mi? Hep hareketlilik aramasında mı? Böylece her çocuğa kendi gereksinim duyduğu alanda yardımcı olabiliriz. Güçlü tarafları öne çıkarma Problemlere çözüm olarak bir tek şeyi gösterebilmek çok çekicidir. Ancak bir çocukta Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu olduğuna karar vermek ve ilaç tedavisine yönelmek bizim altta yatan diğer güçlü tarafları ortaya çıkarmamıza engel olabilir. İlaç tedavisi bazı çocuklara yardımcı olur bazılarına olmaz. Öncelikle çocuğun altta yatan güçlü taraflarını ortaya çıkararak nasıl bir gelişim göstereceğini görebilirsiniz. Ondan sonra ilaç tedavisinin yararlı olup olmayacağına karar verebilirsiniz. Diyelim ki bir çocukta tipik bir planlama ve düzenleme/sıralama sorunu var. Okula gitmeye hazırlanırken arka arkaya neler yapması gerektiğini unutuyor. Bu durumda görselleştirme egsersizleri ile arkadan gelecek hareketi hatırlatma çok yararlı olabilir. Bunun için anne baba çocukla birlikte her gün oturup ertesi gün okulda neler olacağını, güzel şeyleri zor şeyleri, çocuğun nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmayacağını konuşurlar. Bundan önce genellikle serbest oyun ile başlamak çocuğun güvenini yerleştireceği ve genel bilişsel/duyuşsal becerilerini arttıracağı için yararlıdır. Bu aktivitenin yararı anne baba ve çocuk için birlikte yarın olacakların bir senaryosunu sanki televizyondaymış gibi gözlerinin önüne getirebilmektir. Bu görselleştirme sayebinde çocuk yarın için daha iyi hazırlanabilir ve yapması gerekenleri sıralamayı öğrenebilir.Başka bir örnekte çocuk dışarı çıkmak istiyorsa ve yine sıralama/düzenleme güçlüğü varsa onun dışarı çıkma isteği ve motivasyonunu kullanarak çıkmadan önce bazı şeyler yapmasını isteyebilirsiniz. Bu sayede planlamayı, sıralamayı ve daha dikkatli olmayı öğrenebilir. Onlarla etkileşim biçiminizi çocukların gereksinimlerinize göre ayarlayabilirsiniz. Örneğin duyma algılama sorunu olan çocuklarla hızlı hızlı konuşmakla onlara ulaşamazsınız. Sakince ve yavaş sesle kısa bölümlarla konuşursanız dikkatlerini toplamalarına yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca bu çocukların çoğunun görsel tarafları güçlü olduğu için onlara hem sözel hem görsel olarak yaklaşabilirsiniz. Örneğin bir şeyi hem gösterip hem de ismini söyleyebilirsiniz.Hareketleri sözcükleri ve görselleri birlikte kullanabileceğiniz diğer çocuklar da görsel algı bakımından zayıf ama duyarak algı bakımından güçlü olan çocuklardır. Özetle öncelikle kuvvetli olan bir alanı bulup bunu araç olarak ve pekiştirme ve motivasyon için kullanabilirseniz çocukların dikkat sorunlarını aşabildiklerini göreceksiniz. Bütün zamanınızı bir güçlüğün düzeltilmesine harcayacağınıza zamanınızın yarısını var olabilecek birden fazla güçlü alanın geliştirilmesine yönelik olarak harcaya bilirsiniz. Böylelikle çocuk kendi doğal marifetlerini kullanark ve daha da geliştirerek kenidne güvenini kazanacaktır.
Meslek Seçimi
Ben Neler Yapabilirim ? Bir kimsenin kendisine uygun mesleği seçebilmesi için önce kişisel özellikler ve mesleklerin özellikleri konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olması gereklidir. “Ben neler yapabilirim ve ben edineceğim meslekten neler bekliyorum ? ” mesleklerin özellikleri ise “ilgilendiğim meslekler ne gibi özellikler gerektirmektedir ve ne gibi olanaklar sağlamaktadır.?” sorularına verilecek cevaplara açıklık kazanacaktır. “Ben neler yapabilirim” sorusuna cevap verebilmesi için kişinin yeteneklerini tanıması gereklidir. İnsanların çok çeşitli işleri değişik düzeylerde yapabildikleri bir eğitim programından yararlanmada bireyler arasında farklar olduğu bilinen bir gerçektir. Yetenek bir eğitim programından bireyin ne derece başarılı olacağının ipuçlarını veren bilgi ve beceriler bütünü olup, kalıtımla getirilen öğrenme gücünün çevre desteği ve deneyimle geliştirilmiş kısmını ifade eder. Meslek seçiminde dikkate alınması gereken yetenekler tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları : Soyut Düşünebilme : Bu sözcük, sayı veya şekillerle ifade edilen soyut kavramları öğrenebilme ve bunları kullanarak akıl yürütme gücü olarak tanımlanabilir. Bu yetenek üniversite giriş sınavlarında sözel ve sayısal yetenek olarak ölçülür. Bu yeteneğe sahip kişilerin fizik, biyoloji ve sosyoloji gibi mesleklerde başarılı oldukları görülür. Akılcı Bir Dille Yazabilme : Sözcükleri ustalıkla kullanabilme, zengin bir kelime dağarcığına ve çağrışım gücüne sahip olma şeklinde tanımlayabileceğimiz bu yetenek, dil-edebiyat programlarında başarı için gerekli olan ve yazarlarda gözlenen özel bir yetenektir. Bu yeteneği, sözcüklerle ifade edilen kavramları kullanarak akıl yürütebilme yeteneği ile karıştırmamak gereklidir. Başkalarını Anlayabilme : İletişim sırasında karşıdaki insanın ne düşündüğünü, neler hissettiğini anlayabilme gücü olarak tanımlanan bu yetenek “eş duyum” (empati) olarak adlandırılmaktadır. Psikolojik yardım hizmetlerinde çalışan psikologların, psikolojik danışmanların, öğretmenlerin, hekim ve hemşirelerin yöneticilerin bu yeteneğe sahip olmaları mesleklerinde başarılı olmalarını sağlayabilir. Şekil İletişimini Görebilme : Şekilleri ayrıntıları ile algılayabilme, şekiller arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilme gücünü yansıtan bu yetenek, teknik alanlarda ve plastik sanatlar alanında başarı için gereklidir. Uzay İlişkilerini Görebilme : Bu yetenek cisimleri üç boyutlu görebilme, bir şeklin düzlem üzerinde veya bir cismin uzayda hareketini göz önünde canlandırabilme (Mesela bir evin planına bakarak yapılmış hali) gücünü ifade eder. Tahmin edileceği gibi bu yetenek mimarlıkta, plastik sanatlarda, marangozluk ve terzilikte ve benzeri mesleklerde başarı için gereklidir. Mekanik Yetenek : Uzay ilişkilerini görebilme, şekil ilişkileri yetenekleri ile ilişkili olan bu yetenek, bir makinanın işyerindeki ilkeyi kavrayabilme, makinanın parçaları arasındaki ilişkiyi görebilme, makina desenleri çizebilme veya makinayı geliştirici fikirler üretebilme gücünü ifade eder. Makina tamiri ve yapımı alanında çalışanlarda bu yeteneğin çok güçlü olması gerekir. El – Parmak Becerisi : Elleri ve parmakları ustalıkla kullanabilme de bir özel bir yetenek olup kuyumculuk cerrahlık gibi küçük objelerle uğraşmayı gerektiren mesleklerde çalışanların bu yeteneklerin gelişmiş olması meslek başarısı için çok önemlidir. Göz – El İş Birliği : Düz bir çizgi çizebilme, bir hedefi uzaktan vurabilme gibi becerilerde ifadesini bulan ve yetenek, el – parmak becerisi gibi mimarlıkta, sanatta, kaynakçılıkta, marangozlukta ve cerrahi alanında başarı sağlanması için gerekli bir yetenektir. Kas Koordinasyonu : Güçlü kaslara sahip olmak ve bunları eş güdümle kullanabilmek de bir yetenektir. Bu yetenek tahmin edileceği gibi sporla uğraşan kimselerde çok gelişmiştir. Spor meslekleri yanında ritmik dans, bale gibi sanat dalları bu yeteneği gerektiren alanlardır. Renk Algısı : Bu yetenek renkleri ve aralarındaki ince farkları algılayabilme gücünü ifade eder. İç mimarlık dekorasyon gibi sanat dallarında, gıda üretimi gibi mesleklerde çalışanların renk körü olmamaları, renkleri iyi algılamaları gerekmektedir. Yapıcılık : Alışılmış olanın dışına çıkabilme, yeni ve değişik fikirler yöntemler ortaya koyabilme gücü olan yapıcılık her türlü çalışma alanında kendini gösterebilirse de bilim ve sanat çalışmalarında, teknik alanlarda, işletmecilikte kişi yapıcı gücünü daha fazla ortaya fırsatı bulabilir. Yukarıda tanımlananlardan başka müzik resim gibi,çok erken yaşlarda kendini gösteren sanat yetenekleri herkesçe bilinen ve belli çalışma alanları ile ilgili olan yeteneklerdir. Okullardaki çeşitli dersler ve ders dışında yapılan etkinlikler bu yeteneklerin kullanıldığı ve geliştirildiği çalışma alanlarıdır. Yeteneklerini tanımak isteyen bir kimse, okulda çeşitli konuları öğrenmeye çalışırken yaşadıkları üzerinde düşünebilir; hangi konuları daha çabuk ve kolay, hangilerini zorlukla öğrendiğine bakarak, yetenekleri hakkında bir fikir edinebilir. Bir kimse geçmiş başarılarını tarafsız bir tutumla değerlendirebildiği ölçüde yetenekleri hakkında doğru bir karar verir. Bir Kişinin Şahsiyetini Belirleyen Nedir ? Her şey. Bir bireyin şahsiyeti, hoş veya sempatik, arkadaşça ve kötü huylu veya hoş olmayan veya şüpheci veya hemen savunmaya geçer gibi (çok sık olarak yapmaya alıştığımız şekilde) sınıflandırılamaz. Bir bireyin şahsiyeti bu bireyin bugün toplam olarak ne olduğudur. Giyimi yiyecek tercihi, zevk aldığı ve kaçındığı konuşmalar, jest ve mimikleri, düşünceleri meseleleri ele alış tarzı. Her bireyin şahsiyeti bir başkasından tamamen farklıdır. Şahsiyet ; kalıtım, yetiştirilme, öğrenim veya öğrenimsizlik, çevre, iş ve eğlence deneyimleri, anne-babanın tesiri, din gibi etrafımızdaki tüm sosyal etkenlerin bir eseridir. Tüm bu etkilenmelerden insanlar hayatta karşılaştıkları ile (işle birlikte yaşama ile, yaşayışla, başarı ve başarısızlıkla) başa çıkabileceği bir şekilde şahsiyetini şekillendirmeyi öğrenir. Sonuç olarak şahsiyet, her bireyin hayatla kendisine has mücadele yolunun toplam ifadesidir. İnsanlar Niçin Çalışır ? İki nedenden dolayı ; birincisi, getirdiği para ve paranın satın aldığı gereksinimler ve zevkler için; ikincisi, diğer insanlarla beraber olmak veya kişisel başarma duygusu gibi çalışmanın getirdiği tatmin. Çalışanların çoğu için hangi karşılık daha önemlidir, para mı yoksa iş tatmini mi ? Bu kişiye bağlıdır. Şüphesiz çoğumuz her ikisi için çalışıyoruz. Ancak kişisel yaşantımız için yeteri kadar çok bir gelir olmadığı sürece, iş tatmini arka planda kalır.
Pratik Öneriler
Aşağıda çocuğunuzun okul başarısını arttırma adına uygulayabileceğiniz pratik öneriler sunuyoruz.
1 – Sorumluluk duygusunu arttırmaya çalışın
2 – Yaşına uygun yapabileceği görevler verin
3 – Başarılı olmuş kişileri ona sevdirin ve örnek gösterin
4 – Kendine güvenmesini sağlayın
5 – Okul arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmasını sağlayın
6 – Onda yapamayacağı şeyler istemeyin
7 – Onunla birlikte vakit geçirin kendini ifade etmesini sağlayın
8 – Onun okul başarılarını uygun bir şekilde ödüllendirin
9 – Ona her zaman cesaret verin ve konuşun
10 – Aile içi huzuru ve sevgi ortamını onun için hazırlayın
11 – Onun kapasitesinden daha fazla beklentilere girmeyin
12 – Uyku düzeninin bozulmamasını sağlayın
13 – Ders çalışırken belli aralarla dinlenmesini sağlayın
14 – Yaşıtları ve başkaları ile onu kıyaslamayın
15 – Onunla mümkün olduğu kadar nitelikli zaman geçirin
16 – Çok aşırı ders yapmasını sınırlayın
Ailede Mutluluk
Tartışmasız evlilik sağlıklı değildir. Aile içinde tartışmanın yokluğu iyi bir iletişimin varlığına değil lötü bir iletişimin varlığına delalettir. Tartışmalar düdüklü tencerenin düdüğüne benzer. Rahatsız eder ses çıkartır ama olmazsa da tencerenin patlamasına sebep olur. Her aile tek ve özeldir. Benzer gibi görünse de gerek aileyi oluşturan her ferdin farklılığından gerek onların dünyaya bakış farklılığından gerekse çevrenin özelliklerinden farklar ortaya çıkar. Aile terapilerinde bayı dinlesen o kendince haklı bayanı dinlesen o kendince haklı görünüyor. Terapistin görevi danışanlara yeni bakış açıları kazandırmaktır danışan mevcut bakış açısıyla problemi göremiyordur.Her indsanın kör noktası vardır. Bu kör nokta bizim kendimiz hakkında bilmediğimiz olumsuz kişilik özelliklerimizden oluşur. Özellikle düşmanlarımızla ytartışırken bu kör noktalarımızı gçreme fırsatımız olur. Bu nedenle tartışmalara açık olmamız llazımdır düşmanlarımızın söylediklerine kulak vermeliyiz. Evlilikte bahçivan yada heykeltıraş olmamaya dikkat etmek lazımdır eğer eşlerden biri bahçivan olursa sürekli diğerini değiştirmeye çalışır. Buda uzun vadede mutsuzluğa sebep olur.Evlilikte farklılığın olması tek başına uyumsuzluk sebebi olamaz. Her evlilikte farklılıklar bilirli bir yere kadar tölere edilir. Eğer farklılıklara tölerans sağlanmazsa evliliğin devamı tehlikeye girer. Bazı kişilik tipleri evliliğe uygun değildirler bunlarla evlenmek riske girmektir. Bu insanların problemli olmalarını sosyal çevredeki uyumlarına bakarak ta kestirebilirsiniz. Her ne kadar kadın için eşinin ekonomik güçü ve sosyal prestiji önemli olsada kadının mutluluğu ve evlilikten sağladığı doyum dahaziyade eşler arasındaki duygusal ilişkinin nitelikli olmasına bağlıdır. Kadınlar duyguya ve anlayışa değer verirler Kültür para, makam sahibi olmak, rasyonelliğe önem veriyor.Toplumsal değerler mutlu evliliği ekonomik kaygının olmadığı tek çocuğun bulunduğu evlilik olarak yorumluyor.Halbuki mutlu evlilik için değer yargılarını anlamaya çalışmak lazım çünkü: farklılıkların ve görüş farklarının kaynağı değer yargılarında yatar. Eğer ortada bir problem var ve her fert bu probleme kendi perspektifinden bekmaya inat etmişse gizliden gizliye farklı şeylere değerveriyorlardır. ALDATMA:Toplumda öyle bir yanlış inanış vardır ki “her erkek aldatır”. Bu yanlış inanış bayanlarınher an aldatılma korkusu duymalarına ve paranoitleşmelerine sebep olur. Şunu unutmamak lazım ki ladatan her erkek aynı değildir. Erkeler değişik sebeplerden dolayı aldatırlar 1. Fiziksel çekime kapıldığından aldatır. Erkek şehvani duygulara kolay kapılır ve kadınlara bakışının temel noktası cinselliktir. Bir anlık heyecan için aldatır 2. Kimileri uzun vadeli bir ilişki yaşamakta sıkıntı çektiklerinden aldatırlar. Bu tip insanlar kurdukları ilişkilerde güven ve bağlılık sağlayamazlar. 3. Evlilik ilişkilerinde mutsuz olanlar yeterli duygusal doyum sağyamayanlar mutluluk ve duygusal tatmin için aldatırlar. 4. Kimileri de bir bayanın kışkırtma ve tahriklerine kapılarak aldatır. Unutulmamalıdır ki bir kere aldatan çoğunlukla bir daha aldatacaktır. Aldatmanın kadın üzerinde ki tesiri ilk önce red etmeyle kendini belli eder. Hiçbir kadın aldatılmayı kabul edemez. Lakin her kadın aldatıldığını sezer. Aldatmakonusunda ÇÖZÜM kadının bireyselliğine daha fazla özen göstermesindedir demişler… Türk toplumunda kadın evliliğin polisi, koruyucusu, kollayıcısı ve devamı için en çok çaba sarfeden olmuştur. Bu arada kadın kendini ihmal ettiğinden evlilikte sorunlar yaşanır erkek aldatır. Kadınlar kendi bireyselliğine daha fazla özen göstermelidirler. Evlilik tıpkı bir yemeğe benzer mazemeler iyi de olsa sürekli takip etmek gerekir. Evlilik ilişkisi sürekli yatırım ister.
Ben Sen Dili
Çocuk sahibi olmak, her anne-babanın yaşamındaki dönüm noktasıdır. Bu mutluluk kişinin yaşayacağı en mükemmel duygudur. Her anne-baba çocuğu için her şeyin en güzelini ister kuşkusuz. Çocuğun sağlıklı gelişebilmesi, anne-babanın bu role hazır olması ve çocuk eğitimini bilmesine bağlıdır. Öncelikle eşler evlilik ilişkilerini değerlendirmeli, ebeveynliğe hazır olup-olmadıklarını tartışmalı, sonra çocuk sahibi olmaya karar vermeliler. Bu tartışma kişilerin özgüveni, evliliğe yükledikleri anlam, eşlerin birbirinden beklentileri güven duygularını kapsamalıdır. Yapılan en büyük hatalardan biri, enliliği kurtarmak, eve bağlamak hedefiyle çocuk sahibi olma kararı almaktır. Çocuğun dünyaya gelmesiyle, ailenin yaşam tarzı değişecektir. Bu değişimin sağlıklı oluşması önem taşımaktadır. Günümüzde pek çok klinikte etkili anne-baba olmak, iyi anne-baba olmak gibi çalışmalar yürütülmektedir. Amaç, ebeveynlerin çocuklarını tanımaları ve onların bilişsel, sosyal, duygusal gelişimlerinin en sağlıklı biçimde oluşması için imkan sunmalarını sağlamaktadır. Ebeveynlerin çocuklarıyla konuşurken kullandıkları dil çok önemlidir. Duygularımız doğaldır, birbirlerinin duygu ve düşüncelerini sözel ifadeler ve beden diliyle algılarız. İletişim, kişilerin birbirlerine (bilinçli ya da bilinçsiz olarak) duygu ve düşünceleri aktardıkları süreçtir. Çocuğuyla güçlü iletişim kurmanın birinci basamağı, onun duygularını ve düşüncelerini olduğu gibi kabul etmek ve dinlemektir. Dinleme, etkin dinleme (katılımla dinleme), pasif dinleme (edilgin dinleme), kapı aralayıcı mesajlarla dinleme şeklinde olur. Pasif (edilgin) dinleme herhangi bir yorum katılmadan, jest ve mimiklerle çocuğunuzu dinlediğinizi hissettirmeniz şeklindedir. Etkin dinleme (katılımlı), söylediği sözleri açarak tekrar etmek ve kendi çözümlerini bulmasında yardımcı olmak şeklindedir. Kapı aralayıcı mesajlar “Ben sen dili” ne demektir? Ben dili, bireyin karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel tepkisini, kendi duygu ve düşüncelerini açıklayan ifade şeklindir. Kendimizi “ben”li cümlelerle anlattığımız zaman karşımızdakini incitmemiş, fakat kendi mesajlarımızı da vermiş oluruz. “Sen” dili suçlama içerir ve karşımızdaki kişi doğal bir savunmaya geçer. Dolayısıyla sonuç anlaşılamama, tartışma, kavgaya kadar gidebilir. Sen ve ben diline örnek vermek gerekirse; Sen dili: Ör. Sen hatalısın! Çok yanlış davranıyorsun! Ben dili: Ör. Senin bu davranışın beni incitti, üzüldüm! Şeklinde ifade edilebilir Çocuklarımızla iletişimi engelleyici etmenler nelerdir? Öğüt vermek, çözüm getirmek, kendi düşüncelerimizle yönlendirmek. Yargılamak, eleştirmek, kıyaslamak. Sürekli sorular sormak, incelemek. Teselli vermek veya çocuğunuzun anlatmaya çalıştığı konuyu değiştirmek. Etiketlemek, tahlil etmek. Çocuğunuzla başarılı iletişim kurmak için neler yapmalısın? Çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini anlayın (empati) Çocuğunuza saygı duyun. Gerçekçi ve doğal davranın. Onu dinleyin. Onunla göz teması kurun. Dokunsal teması artırın. Nerede, ne zaman, nasıl, ne söyleyeceğinizi iyi belirleyin. Akıcı, sade bir dil kullanmaya çalışın. Size güvenebileceğini hissettirin.
Evlilik Terapisi
Son yıllarda evlilik terapisine başvuran çiftlerin sayısı sürekli artmaktadır. Terapiye başvurular; ilişkinin kopma noktasına geldiği çiftler veya ilişkinin artık anlam ifade etmediği hatta zorladığı kadınlar tarafından yapılmaktadır. “Evliliğimizde sorun var`, “İlişkimizde problem var“diye başvuranların yanında, asıl sorunu örterek; depresyon, psikosomatik şikayetler, ve fobik reaksiyonlarla terapiste başvuranlara da sıklıkla rastlanmaktadır. Bazı çiftlerin terapiste başvurma amaçları; ilişkilerini, evliliklerini kurtarmaktır. Hem terapi ortamı, hem de terapist evliliğin bitmesine ya da devam etmesine karar veremez. Terapi ortamı; İletişimi açık ve net hale sokan, üçüncü bir kişinin (terapist) yardımıyla karşılıklı anlaşılabilir konuşmayı öğreten, kişinin olaylara tek yön olan bakış açısını zenginleştiren, kendinin farkındalığını sağlayan bir ortamdır. Bu ortamdan yeteri derecede faydalanabilmek yinede çiftlerin kendilerine bağlıdır. Terapinin amacı iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi, çiftlerin uzlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteğine bağlıdır. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlarda şu cümleler sıklıkla kullanılmaya başlamıştır artık. “Beni sen hiç anlamıyorsun. ” “Ben kendimi sana anlatamıyorum. ” “Sen önceden böyle değildin, çok değiştin. ” “Sen hep böylesin. ” “Hiç değişmeyeceksin” “Artık senin bu kadar duyarsız olmana dayanamıyorum” Çiftlerde ortaya çıkan sorunlar, aslında problem diye görülmeye başladığı zamandan daha önce den de vardır. Fakat yaşam döngüsünün çeşitli devrelerinde(evlilik, çocukların doğumu, çocukların okulu, eşlerin iş-meslek rolleri, geleceği yapılandırma)çiftler belirli amaçlar üzerine odaklaşırlar. Böylece ilişkinin yürümesini engelleyen “şeyleri” göremez ya da görse de farketmemeye, farketse de bir süre sonra bunun değişeceğine kendini inandurmaya çalışır. Fakat bu yaşam döngüsü içinde ani ve büyük değişimler, zorlanmalar, kayıplar ve bu döngünün oturtulmasıyla, kişiler o ana kadar belki de hiç yapmadıkları, yada bazen düşündüğü hatta bazen deneyime geçirdiği "kendinin farkındalığı" üzerine yoğunlaşmaya başlar. Ben neyim? ne oluyor? ne istiyorum gibi kendine yönelik sorular sormaya başlar. Farkına varmaktan kaçındığı "şeyler" üzerine gidip onları araştırmaya, çözümlemeye çalışır. İlişkinin bileşenleri olan üçlü; kominikasyon-güç-duygu o anda gerçek sorunlar olarak görülmeye başlanır. İlişkide o ana kadar çıkıp da başedilen sorunlar bir anda üstesinden gelinemez bir hal almaya başlar. Çatışmalar, aşağılamalar, tehditler. ve "sen" çatışması ortaya çıkar. İlişkinin tanımını yapacak olursak;özel belirli bir bağlamda kişiler arasında oluşan duygu ve düşünce, davranışlarda şekillenen bir mesaj iletimi, daha da ötesi arzu, istek ve ihtiyaçların cevap bulmasına yönelik bir alışveriştir. İlişkinin olması için iki kişinin olması ne kadar olmazsa olmaz bir kuralsa, ilişkide hangi kontekstin geçerli olduğu konusunda o kadar önemlidir. İlişkinin şekillendirilmesi; belirli bir durum, ortam dahilinde olmalıdır. Eşlerden birinin sevgisini ifade etme şekli diğerinde sevgi değil de öfke, kızgınlık şeklinde algılanabilir. İlişkide önemli olan bir noktada "burada ve şimdi" dir. Kişiler arası ilişkilerde, kişilerin çevrelerindeki üçüncü ve dördüncü kişiler (anne, kayınvalide, baba, arkadaş) tarafından ilişkiye yandan müdahale yapılacağı gibi, bir profesyonel (terapist) tarafından da terapötik müdahaleler yapılabilir. Gerçek yaşamda ilişkilerde belirlemeler, tanımlamalar ve yorumlar olduğu müddetçe, müdahaleler her zaman bir şekilde vardır. Fakat bir problem yaşandığında:kişilerin "eylem kapıları yapılanmış" olması veya "sonu gelmeyen oyunlar"söz konusu olduğunda, sistemin dışından bir kişinin müdahalesine gereksinim vardır. Çünkü sistemin devam etmesi için, sistemin kurallarının değişmesi gerekmektedir. Sistemi değiştirmek, o sistem içindeyken olası değildir. Ancak dışardan birisi(terapist)sisteme ihtiyacı olanı verebilir "Kuralların değişmesi" "Yeniden çerçeveleme" çift-aile terapisinde en temel müdahale tekniklerinden biridir. Böylece danışanın olaylara ait olan şemasını değiştirerek(farklı bakış açısı sunarak)daha fazla seçenek sahibi olmasını ve duygularının daha az ayağına dolaşmasını sağlamaktır. Örnek1: Kadın"Eşim benim bu durumuma karşı o kadar duyarsız ki" Terapist "Belkide eşiniz bu şekilde kendini acıdan koruyor olabilir. "Erkek "Aslında eşimin bu sorunu karşısında kendimi çaresiz hissediyorum, çok üzülüyorum, ne yapacağımı bilemiyorum. Örnek2: Erkek:"Eşim sürekli zırzır ağlar, onun tartışma anında ağlaması beni daha da kırıyor, bağırıp, çağırıp kapıyı vurup gidiyorum. Terapist: Eşiniz dile getiremediği duygularını, acısını ancak ağlayarak ifade etmeye çalışıyor. Çelişkinin iyisi-kötüsü yoktur, gerçeği vardır. İlişkide rahatsızlığın olması, rahatsızlık veren olgunun ortadan kalkmasıyla düzelmiyor. Çünkü asıl olan ilişkidir. Yardım isteği ile başvuran çiftlerden biri 'ben boşanmak istemiyorum veya ben boşanmak istiyorum' isteğiyle geldiğinde, ilk müdahalemiz ;boşanmak için ilişkinin düzelmesinin gerektiği çünkü burada sorunun, ilişkinin aslı olduğunu söylemektir. Sorunlu ilişkilerde boşanmak;ağızdan kolayca çıkan basit bir çözüm olarak gelsede gerçeğe yakınlaştıkça, uzaklaşılan ve alınması zor bir karar haline gelmektedir. Çiftlerde, terapide kullanılan ilk önerilerden biri;ilişkinin bir süre askıya alınmasıdır(askı modeli). 15 gün süre ile asla yüz yüze görüşme yapılmaması, telefonla konuşulmaması, ayrı yerlerde yaşama ve bu sürede varlıklarından bile haberdar olunmaması önerildiğinde, buna 'boşanmak en iyi çözüm diye' yaklaşan çiftlerde dahi ilk tepki red etme olabilmektedir. Çift terapisine başvuranların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve bir kısım eşlerin terapiye sıcak bakmadıkları göz ardı edilmeyecek bir gerçektir. Terapiye her iki tarafında katılması sonuç almayı kolaylaştırdığı gibi terapi süresinide kısaltır. Fakat çok önemli olan bir gerçekte, ilişkide magdur olan bireyin; (çoğunluğu kadın) tek başına yapacağı terapi yolculuğunda hem ilişki adına hem de kendi adına çok yol katedebileceğidir. İLİŞKİ BİR ALIŞVERİŞTİR VE BUNDA ŞİMDİ ÖNEMLİDİR.
Çocuklarda Dikkat Sorunu
Sınıfta çocukların dikkatlerini toplayamamalarının birçok nedeni olabilir. Örneğin çocuk görsel olarak aşırı duyarlı olabilir. Camdan gelen parlak güneş ışığı ya da panodaki canlı renkler bu çocuğun dikkatini dağıtabilir. Kokulara duyarlı başka bir çocuk ise öğretmenin parfümü ya da hayvanların bulunduğu bir kafes yüzünden dikkatini dağıtabilir. Sese aşırı duyarlılık da benzer sonuçlar doğurabilir. Örneğin motor sesi gibi alçak frekanstaki seslere duyarlı çocuklar ders boyu bu sesi duyarlar. Öncelikle bu çocukları daha az rahatsız olacakları bir ortama çekerek dikkatlerini toplamalarına yardımcı olabiliriz.Diğer taraftan akranlarına göre daha az reaksiyon veren ve bir ses duyduklarında odaklanamayan çocuklar olabilir. Genellikle sese ya da kendilerine dokunulduğunda cevap vermezler. Kendi dünyalarında yaşıyor gibidirler. Bireysel farklılıklar Unutulmamalıdır ki gelişimsel sorunları olan çocukların problemleri birden fazla olabilir. Örneğin duyarak algılama sorunu olan çocuk kendine verilen birden fazla yönergenin sadece bazılarını duyar ve diğerlerine cevap vermiyor ya da ona göre davranmıyor gibi gözükebilir.Görerek ve alan hissi ile kavrama ve işleme problemleri olan çocuklarda da dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşanabilir. Bu problemi olan çocuğun gözlüğe ihtiyacı yoktur. Sadece gördüklerini düzenlemede güçlük çekmektedir. Örneğin bu çocuğun odasında bir şey saklarsanız çocuk odanın her tarafına bakmaktansa sadece belli yerleri arar. Bu çocuklar bazen aşırı odaklanabilirler bazen de hiç odaklanamazlar. Duyduklarıyla gördüklerini ilişkilendirmekte güçlük çekerler, bu okumayı ve dikkati toplamayı etkiler ve bu yüzden dikkatleri kolayca başka alanlara dağılır.Motor hareketleri planlama ve sıralama güçlüğü olan çocuklarla da dikkat problemi yaşanabilir. Bu güçlük karmaşık hareketleri planlama ve sıralamada, düşünceleri sıralamada kendini gösterir. Bu probleme genellikle algı güçlüğü problemlerinden daha sık rastlanır. Örneğin giyinmeye çalışan bir çocuk düşünelim. Bu eylem için 10 basamak gerekli olabilir. Sıralama ve düzenleme güçlüğü olan bir çok bir arada 3-4 basamağı yapabilir ve arkadan başka bir şeye yönelebilir. Diğer bir deyişle başkalarının düşünmeden otomatik olarak yaptığı bir şeyi yapabilmek için bu çocuk her basamağı düşünmek zorundadır. Dikkati fark edebilmek Dikkat birçok faktörün bir arada çalışabilmesiyle ortaya çıkar. Eğer dikkati oluşturan nedenleri tek bir neden olarak görürsek ya da dikkati dağıtabilecek farklı nedenleri görmezden gelirsek farklı yöntemlerle kendi kendilerine yardımcı olmayı öğrenebilecek çocuklara önce biz yardımcı olamayız. Bu yüzden farklı farklı çocuklarda bu sorunu yaratan nedenleri anlamaya çalışmalıyız. Ve her çocuğa kendi gereksinim duyduğu alanda destek olabiliriz. Daha yakından bakarsak Dikkatini veremeyen çocukların bazıları kendi içlerine dönük ve hayal aleminde gibidir bazıları ise aşırı hareketli ve saldırgan olabilirler. İlginç olan aşırı hareketli olan çocukların temas, ses ve hatta bazen acıya karşı az hareketli olmalarıdır. Bu çocuklar duyulara gereksinim duyarlar ve bu uyarıcılar için hareket ederler. Kendi içlerindeki hareket güdüsünü doyurmak için sürekli hareket etmek isterler. Diğer taraftan kendi içsel hareket hislerine karşı gelmek isteyenler de hareket etmekten hoşlanmazlar. Bu çocuklar çok atlayan zıplayan çocuklar değildir.Ayrıca endişe ve korku da çocuklarda aşırı hareketlilik ve dikkatsizlik yaratabilir. Bazıçocuklar ise çevrelerindeki ilaçlara, yiyeceklere ve kimyasallara duyarlı olabilir. Yüksek ses, hareket ve karışıklık çocuklara aşırı bir yük bindirebilir. Her durumda bireysel olarak o çocuğun dikkat probleminin tam olarak neden kaynaklandığının bulunması gerekir. Veli ve uzmanlarla birlikte çalışma Birlikte çalışmada öğretmenler ve veliler anahtar durumdadır. Çünkü çocuğu en iyi onlar tanır. Çocuğun hangi durumlarda, sadece okulda değil evde ve arkadaşlarıyla iken ne yapıp ne yapmayacağını onlar bilir. Diğer uzmanlar da çocuğun güçlü ve zayıf yanlarının belirlenmesine ve bunların anlaşılmasına yardımcı olabilirler. Çocuk psikiyatrı ya da psikoloğu çocuğun bilgiyi algılama ve işleme güçlüklerine bakabilir, aile dinamiklerini inceler, endişenin rolünü araştırabilir ve öneriler getirir. Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu Şu ana kadar Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu olarak adlandırılan sorunun nedenini oluşturan bir genetik faktör ya da nörokimyasal faktör belirlenememiştir. Araştırmalarda da tek başına ayrıştırılabilen bir neden bulunamamıştır. Belki de sorun birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Bütün bu soruların cevapları hala bulunmamış olduğu için karşılaştığımız dikkat ve gelişim sorunları ile ilgili benimseyebileceğimiz yaklaşımda kendi kendimize şunu sormalıyız: Çocuğun hangi fonksiyonlarında güçlüğü var? Motor hareketler ve sıralama mı? Söyleneni anlaması mı? Seslere ve temasa cevap vermesinde mi? Hep hareketlilik aramasında mı? Böylece her çocuğa kendi gereksinim duyduğu alanda yardımcı olabiliriz. Güçlü tarafları öne çıkarma Problemlere çözüm olarak bir tek şeyi gösterebilmek çok çekicidir. Ancak bir çocukta Dikkat Eksikliği/Bozukluğu Sendromu olduğuna karar vermek ve ilaç tedavisine yönelmek bizim altta yatan diğer güçlü tarafları ortaya çıkarmamıza engel olabilir. İlaç tedavisi bazı çocuklara yardımcı olur bazılarına olmaz. Öncelikle çocuğun altta yatan güçlü taraflarını ortaya çıkararak nasıl bir gelişim göstereceğini görebilirsiniz. Ondan sonra ilaç tedavisinin yararlı olup olmayacağına karar verebilirsiniz. Diyelim ki bir çocukta tipik bir planlama ve düzenleme/sıralama sorunu var. Okula gitmeye hazırlanırken arka arkaya neler yapması gerektiğini unutuyor. Bu durumda görselleştirme egsersizleri ile arkadan gelecek hareketi hatırlatma çok yararlı olabilir. Bunun için anne baba çocukla birlikte her gün oturup ertesi gün okulda neler olacağını, güzel şeyleri zor şeyleri, çocuğun nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmayacağını konuşurlar. Bundan önce genellikle serbest oyun ile başlamak çocuğun güvenini yerleştireceği ve genel bilişsel/duyuşsal becerilerini arttıracağı için yararlıdır. Bu aktivitenin yararı anne baba ve çocuk için birlikte yarın olacakların bir senaryosunu sanki televizyondaymış gibi gözlerinin önüne getirebilmektir. Bu görselleştirme sayebinde çocuk yarın için daha iyi hazırlanabilir ve yapması gerekenleri sıralamayı öğrenebilir.Başka bir örnekte çocuk dışarı çıkmak istiyorsa ve yine sıralama/düzenleme güçlüğü varsa onun dışarı çıkma isteği ve motivasyonunu kullanarak çıkmadan önce bazı şeyler yapmasını isteyebilirsiniz. Bu sayede planlamayı, sıralamayı ve daha dikkatli olmayı öğrenebilir. Onlarla etkileşim biçiminizi çocukların gereksinimlerinize göre ayarlayabilirsiniz. Örneğin duyma algılama sorunu olan çocuklarla hızlı hızlı konuşmakla onlara ulaşamazsınız. Sakince ve yavaş sesle kısa bölümlarla konuşursanız dikkatlerini toplamalarına yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca bu çocukların çoğunun görsel tarafları güçlü olduğu için onlara hem sözel hem görsel olarak yaklaşabilirsiniz. Örneğin bir şeyi hem gösterip hem de ismini söyleyebilirsiniz.Hareketleri sözcükleri ve görselleri birlikte kullanabileceğiniz diğer çocuklar da görsel algı bakımından zayıf ama duyarak algı bakımından güçlü olan çocuklardır. Özetle öncelikle kuvvetli olan bir alanı bulup bunu araç olarak ve pekiştirme ve motivasyon için kullanabilirseniz çocukların dikkat sorunlarını aşabildiklerini göreceksiniz. Bütün zamanınızı bir güçlüğün düzeltilmesine harcayacağınıza zamanınızın yarısını var olabilecek birden fazla güçlü alanın geliştirilmesine yönelik olarak harcaya bilirsiniz. Böylelikle çocuk kendi doğal marifetlerini kullanark ve daha da geliştirerek kenidne güvenini kazanacaktır.
Meslek Seçimi
Ben Neler Yapabilirim ? Bir kimsenin kendisine uygun mesleği seçebilmesi için önce kişisel özellikler ve mesleklerin özellikleri konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olması gereklidir. “Ben neler yapabilirim ve ben edineceğim meslekten neler bekliyorum ? ” mesleklerin özellikleri ise “ilgilendiğim meslekler ne gibi özellikler gerektirmektedir ve ne gibi olanaklar sağlamaktadır.?” sorularına verilecek cevaplara açıklık kazanacaktır. “Ben neler yapabilirim” sorusuna cevap verebilmesi için kişinin yeteneklerini tanıması gereklidir. İnsanların çok çeşitli işleri değişik düzeylerde yapabildikleri bir eğitim programından yararlanmada bireyler arasında farklar olduğu bilinen bir gerçektir. Yetenek bir eğitim programından bireyin ne derece başarılı olacağının ipuçlarını veren bilgi ve beceriler bütünü olup, kalıtımla getirilen öğrenme gücünün çevre desteği ve deneyimle geliştirilmiş kısmını ifade eder. Meslek seçiminde dikkate alınması gereken yetenekler tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları : Soyut Düşünebilme : Bu sözcük, sayı veya şekillerle ifade edilen soyut kavramları öğrenebilme ve bunları kullanarak akıl yürütme gücü olarak tanımlanabilir. Bu yetenek üniversite giriş sınavlarında sözel ve sayısal yetenek olarak ölçülür. Bu yeteneğe sahip kişilerin fizik, biyoloji ve sosyoloji gibi mesleklerde başarılı oldukları görülür. Akılcı Bir Dille Yazabilme : Sözcükleri ustalıkla kullanabilme, zengin bir kelime dağarcığına ve çağrışım gücüne sahip olma şeklinde tanımlayabileceğimiz bu yetenek, dil-edebiyat programlarında başarı için gerekli olan ve yazarlarda gözlenen özel bir yetenektir. Bu yeteneği, sözcüklerle ifade edilen kavramları kullanarak akıl yürütebilme yeteneği ile karıştırmamak gereklidir. Başkalarını Anlayabilme : İletişim sırasında karşıdaki insanın ne düşündüğünü, neler hissettiğini anlayabilme gücü olarak tanımlanan bu yetenek “eş duyum” (empati) olarak adlandırılmaktadır. Psikolojik yardım hizmetlerinde çalışan psikologların, psikolojik danışmanların, öğretmenlerin, hekim ve hemşirelerin yöneticilerin bu yeteneğe sahip olmaları mesleklerinde başarılı olmalarını sağlayabilir. Şekil İletişimini Görebilme : Şekilleri ayrıntıları ile algılayabilme, şekiller arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilme gücünü yansıtan bu yetenek, teknik alanlarda ve plastik sanatlar alanında başarı için gereklidir. Uzay İlişkilerini Görebilme : Bu yetenek cisimleri üç boyutlu görebilme, bir şeklin düzlem üzerinde veya bir cismin uzayda hareketini göz önünde canlandırabilme (Mesela bir evin planına bakarak yapılmış hali) gücünü ifade eder. Tahmin edileceği gibi bu yetenek mimarlıkta, plastik sanatlarda, marangozluk ve terzilikte ve benzeri mesleklerde başarı için gereklidir. Mekanik Yetenek : Uzay ilişkilerini görebilme, şekil ilişkileri yetenekleri ile ilişkili olan bu yetenek, bir makinanın işyerindeki ilkeyi kavrayabilme, makinanın parçaları arasındaki ilişkiyi görebilme, makina desenleri çizebilme veya makinayı geliştirici fikirler üretebilme gücünü ifade eder. Makina tamiri ve yapımı alanında çalışanlarda bu yeteneğin çok güçlü olması gerekir. El – Parmak Becerisi : Elleri ve parmakları ustalıkla kullanabilme de bir özel bir yetenek olup kuyumculuk cerrahlık gibi küçük objelerle uğraşmayı gerektiren mesleklerde çalışanların bu yeteneklerin gelişmiş olması meslek başarısı için çok önemlidir. Göz – El İş Birliği : Düz bir çizgi çizebilme, bir hedefi uzaktan vurabilme gibi becerilerde ifadesini bulan ve yetenek, el – parmak becerisi gibi mimarlıkta, sanatta, kaynakçılıkta, marangozlukta ve cerrahi alanında başarı sağlanması için gerekli bir yetenektir. Kas Koordinasyonu : Güçlü kaslara sahip olmak ve bunları eş güdümle kullanabilmek de bir yetenektir. Bu yetenek tahmin edileceği gibi sporla uğraşan kimselerde çok gelişmiştir. Spor meslekleri yanında ritmik dans, bale gibi sanat dalları bu yeteneği gerektiren alanlardır. Renk Algısı : Bu yetenek renkleri ve aralarındaki ince farkları algılayabilme gücünü ifade eder. İç mimarlık dekorasyon gibi sanat dallarında, gıda üretimi gibi mesleklerde çalışanların renk körü olmamaları, renkleri iyi algılamaları gerekmektedir. Yapıcılık : Alışılmış olanın dışına çıkabilme, yeni ve değişik fikirler yöntemler ortaya koyabilme gücü olan yapıcılık her türlü çalışma alanında kendini gösterebilirse de bilim ve sanat çalışmalarında, teknik alanlarda, işletmecilikte kişi yapıcı gücünü daha fazla ortaya fırsatı bulabilir. Yukarıda tanımlananlardan başka müzik resim gibi,çok erken yaşlarda kendini gösteren sanat yetenekleri herkesçe bilinen ve belli çalışma alanları ile ilgili olan yeteneklerdir. Okullardaki çeşitli dersler ve ders dışında yapılan etkinlikler bu yeteneklerin kullanıldığı ve geliştirildiği çalışma alanlarıdır. Yeteneklerini tanımak isteyen bir kimse, okulda çeşitli konuları öğrenmeye çalışırken yaşadıkları üzerinde düşünebilir; hangi konuları daha çabuk ve kolay, hangilerini zorlukla öğrendiğine bakarak, yetenekleri hakkında bir fikir edinebilir. Bir kimse geçmiş başarılarını tarafsız bir tutumla değerlendirebildiği ölçüde yetenekleri hakkında doğru bir karar verir. Bir Kişinin Şahsiyetini Belirleyen Nedir ? Her şey. Bir bireyin şahsiyeti, hoş veya sempatik, arkadaşça ve kötü huylu veya hoş olmayan veya şüpheci veya hemen savunmaya geçer gibi (çok sık olarak yapmaya alıştığımız şekilde) sınıflandırılamaz. Bir bireyin şahsiyeti bu bireyin bugün toplam olarak ne olduğudur. Giyimi yiyecek tercihi, zevk aldığı ve kaçındığı konuşmalar, jest ve mimikleri, düşünceleri meseleleri ele alış tarzı. Her bireyin şahsiyeti bir başkasından tamamen farklıdır. Şahsiyet ; kalıtım, yetiştirilme, öğrenim veya öğrenimsizlik, çevre, iş ve eğlence deneyimleri, anne-babanın tesiri, din gibi etrafımızdaki tüm sosyal etkenlerin bir eseridir. Tüm bu etkilenmelerden insanlar hayatta karşılaştıkları ile (işle birlikte yaşama ile, yaşayışla, başarı ve başarısızlıkla) başa çıkabileceği bir şekilde şahsiyetini şekillendirmeyi öğrenir. Sonuç olarak şahsiyet, her bireyin hayatla kendisine has mücadele yolunun toplam ifadesidir. İnsanlar Niçin Çalışır ? İki nedenden dolayı ; birincisi, getirdiği para ve paranın satın aldığı gereksinimler ve zevkler için; ikincisi, diğer insanlarla beraber olmak veya kişisel başarma duygusu gibi çalışmanın getirdiği tatmin. Çalışanların çoğu için hangi karşılık daha önemlidir, para mı yoksa iş tatmini mi ? Bu kişiye bağlıdır. Şüphesiz çoğumuz her ikisi için çalışıyoruz. Ancak kişisel yaşantımız için yeteri kadar çok bir gelir olmadığı sürece, iş tatmini arka planda kalır.
Pratik Öneriler
Aşağıda çocuğunuzun okul başarısını arttırma adına uygulayabileceğiniz pratik öneriler sunuyoruz.
1 – Sorumluluk duygusunu arttırmaya çalışın
2 – Yaşına uygun yapabileceği görevler verin
3 – Başarılı olmuş kişileri ona sevdirin ve örnek gösterin
4 – Kendine güvenmesini sağlayın
5 – Okul arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmasını sağlayın
6 – Onda yapamayacağı şeyler istemeyin
7 – Onunla birlikte vakit geçirin kendini ifade etmesini sağlayın
8 – Onun okul başarılarını uygun bir şekilde ödüllendirin
9 – Ona her zaman cesaret verin ve konuşun
10 – Aile içi huzuru ve sevgi ortamını onun için hazırlayın
11 – Onun kapasitesinden daha fazla beklentilere girmeyin
12 – Uyku düzeninin bozulmamasını sağlayın
13 – Ders çalışırken belli aralarla dinlenmesini sağlayın
14 – Yaşıtları ve başkaları ile onu kıyaslamayın
15 – Onunla mümkün olduğu kadar nitelikli zaman geçirin
16 – Çok aşırı dres yapmasını sınırlayın